22 Aralık 2009 Salı

*

Hiç bi' zaman bitmeyecek bu amansız bekleyişler. Umutlar yok olana dek bizimle gelecekler.

Hayattan Dizeler.

Yeni bir türe atılan ilk adım olduğundan dolayı açıklama yapmamın yeri geldiğini düşünüyorum. Mizah yazılarına olan ilgimi kağıda dökmeye başladığımdan beri duygusal ağırlıklı yazılar yazmamın başta beni rahatlatmak amacıyla olduğunu düşünmeme rağmen ardı sıra gelen duygusallığın beni edebiyata ittiğini farkına vararak tekrar mizah-i döneme geri döndüm ve hayattan dizeler adlı başlık adı altında yaşadıklarımı, gördüklerimi veya düşündüklerimi aktarmaya karar verdim. Ve eskilerden bu yana hepsini yayınlıyorum ve şuan itibariyle başlıyorum. Sevgiler.

*Edebiyat dersindeyim şuan. Dinlemiyorum, yazı yazıyorum. Duyduğum bi' çift kelime var oda Ural Altay. Nerden buluyorlar bu isimleri, çok mu arıyorlar, diplerine kadar inmek istiyorum ama saçmalayabilitemin şu sırada bile tavan yaptığını farkederek içimi dökemeden burada kesiyorum.

* Facebook'ta ilişkisi olmasına rağmen ilişkisi yok yazanlar ve ilişkisi olmamasına rağmen ilişkisi olmamasına karşın ilişkisini var olarak ayarlayanlar birleşseler, gerçekten ilişkisi olanları tam anlamıyla ezerler.

*Hani anneler en istemediğin anda "Hadi yat uyu." derler ya; direnirsin, kıvranırsın tam hayatının yarışını kazanacakken uykun gelir. Bu nasıl bi çekişkidir?

* -Çok yaşa. +Hep beraber. 60 yıl sonra... -Çok yaşa. +Sayende ayaktayız.

*Bayram olduğunda telefonu açmaktan korkuyorum. Tanımadığım bir sürü insanla -coğu da akrabam olur- saatlerce sohbet etmek nasıl geniş bi' bakış açısıdır?

*Bide biri arar "Ben aramasam hatırlayacağın yok hayırsız!" gibi cümleler ithaf eder. İyi de sen niye aramadın be teyzem?

* Fosforlu yeşile olan zaafım kesinşikle ib..likten kaynaklanmıyor. Farklı bi'şey bu sefer. Diğerleri gibi değil. Çok bağlandım!

*Köşeli parantez, parantez değildir. Köşeliyse neden parantez? Parantez dediğin köşesiz olur. Orjinallik bozulmasın.

*Saçlarım neden bu kadar fazla?

*Yelloz eli.

* Erkekler de hem cinslerine kızların birbirlerine ithaf ettiği sözcükleri kullansalar ya. Bebeğim aşkım falan.

*Ayağın yastığa takılması ve kafa üstü yere düşmek (!) nasıl bir çelişkidir?

*Yuniverseri, bildiğin küfür.

*Gülmekten kusmak kusarken gülmekten daha iyidir.

10 Ekim 2009 Cumartesi

Ehe.

Misafirlerin geldiği akşam odama kapanmış hastalığımın biran önce geçmesi umuduyla başımı dinlerken susadığımı ve birgün boyunca aslında hiç su içmediğimi ama mutfağa inip inip bir bardak suyla beynimi yerine getirebilirsem yazdığım yazıları okuyan insanlar açısından- insanlık açısından - büyük bir gelişme olabileceği kanısına vardım. Kısacası iki saat saf saf düşündükten sonra indim mutfağa su içtim. Yukarı çıkma kararı beynimde ampül gibi aydınlandı bir anda ama gözüm yemiyor idi o kadar merdiveni atlatıp odama kadar yürümeyi. Aldım bardağı elime çıktım yola. Tam merdivenin basamağına çıkarken televizyondan pat küt sesler duymaya basladım ki babamların salondan izlediği diziden gelmesi dikkatimi televizyon üzerinde odaklamama sebep oldu. Merdivenlerde durup beş dakika kadar televizyonu izledim. Kadıncağızın teki adamcağızı dövüyordu. Valla bak! Sonra dikkatlice bakmaya basladım ki kadın olarak tabir ettiğim insan Özgü Namalmış. Ve dizide 18 yaşında bir "genç kızı" canlandırıyormuş. Hayırlısı ya ne diyelim. Mesaj yerini buldu. Nice dayaklar ve nice 18'li yaşlar dileyerek çenemi tutmakta güçlük çektiğim için burada noktalıyorum yazımı.
Sevgiler.

Serzeniş !

Bu kaçıncı yıkılış sayamadım vallahi. Sevdiğim herşey yüz üstü bırakıyor sanki beni. Önce Death Cab For Cutie'nin ( + Radiohead ama pek dinlemediğimden yazmadım. ) Twilight film müziğini yapacağını öğrendim. Yıkıldım. N'aptın Dcfc. Sende mi diğerlerindendin? İki kuruşa sattın mı hayallerimizi? Biz o kadar kıçımızı yırttık dinleyin dinleyin diye siklenmedik, yakında twilight çıktığı an adınız duyulur ama adı twilight müziğine yükselir haberiniz ola! Olacakları önceden bilen ve sadece seyirci kalmayı tercig eden bir karekteri oynamayı tercih ettim bende. Hadi bakalım.
Herşeyi geçtim peki ya Oasis!!!? Herkesten beklerdim sizden beklemezdim dude. 20 yıllık grup çocukça bir kavga sonrasında nasıl bu hale kadar yol alabilir. Aklını basına al noel baba. ( iğrenç bi espriydi kabul. ) Simdi nasıl dinlenir o güzelim Wonderwall, Oasis konserinde hep bir ağızdan söyleme hayalleri kuramadan. Kınadım sizi.
O değil de hayatta okumaktan en çok zevk aldığım karikatür dergisinin 2. cildini yazın başından beri beklerken nasıl olurda hala çıkmaz? Çıkarıcaz diyorsanız çıkarın abi. Gençlerin hayallerini bir çırpıda yok etmeyin. Yazık.
Asık konunun doğuş temasına gelelim. Blink 182. Hani yazın basında albüm çıkıcaktı Blink! başı dediniz olmadı ortalarında dediniz olmadı sonunda dediniz sonbahara geldik siz de mi yıkacaktınız bizi. Sana güvenmiştim Travis! Of of.

Paylaşım.

Son günlerin trendi olan paylasım sitelerinden birinde pek hosnut olmadığım "arkadaşlarımdan" birinin blogu gözüme çarptı. "Hangi insan edebiyattan nefret ederek edebi yazılar yazar ki?" İlk başta üstüme alınmadım. Güldüm geçtim eğlendim. Baktı takmıyorum yazıyı birkaç kere paylastı. Bir de üstüne etiketledi tam anlamıyla amacını belli etti. Sevgili sevmediğim insan; birincisi edebiyattan nefret etmem sadece pek sevdiğim söylenemez çünkü sayısal ağırlıklıdır beyin gücüm. İkincisi ben içimi böyle dökmeyi seçtim. Kalemim ve kağıdım ile daha rahat iletisime geçebiliyorum. İlla paylasım sitesinden onu bunu sevenler, yapanlar gruplarını paylasarak yada statü'me ilgili sarkılar yazıp laf sokarak mı gündeme getirmeliyim hislerimi? ( ne alaka olum. Taktım mı takıyorum. ) Neyse takmadım ben yine, aldım kalemi elime, daldım kendimce hayallere, güldüm geçtim hepinize, he he he.

9 Ekim 2009 Cuma

'IJustMadeLove.com'

yeniseviştim.com
Orijinal ismi 'IJustMadeLove.com'. Bu sitenin ne işe yaradığını merak edenlere ise hemen söyleyelim, kim nerede sevişti görmek için.
Son zamanlarda kendime iş edindiğim ikinci bir iş ise msn yaşamdan haberleri almak idi. Geçen akşam internet Explorer'i açınca ana sayfam msn yaşam olduğu için bu haber gözüme çarptı. Kimin çarpmaz ki? ( Burada en sevdiğim msn ifadesini kullanıyorum :D:D eğlendim.)
İnsanların ne kadar gereksiz işlerle uğraştığını sizde bu haber sonrasında farkına varabildiniz mi? Sonra bana soruyorlar neden ukala davranıyorsun insanlara diye. Bu yüzden işte! Ne gereksiz işler bunlar.
İşimdeyim gücümdeyim arkadaşım ne diye gelip seni izleyeyim diye tepki verdim başta. Sonra haberin tamamını okumaya karar verdim ki 11 milyon insanın siteyi çoktan işgal bile ettiğini öğrendim. Yıkıldım. Bu kadar mı beyin yoksunu insanlarsınız yahu. Sizene kim öpüşmüş pozisyonu neymiş. Dinsiz imansız insanı imam yaparsınız siz arkadaş!
Merak edenlere haberin devamını verelim o zaman.

Internet'ten bir hizmet daha! Google Haritaları, bundan böyle pek çok ülkede insanların o an nerede, ne şekilde seviştiği hakkında bilgi verecek. İnsanoğlu çıldırmış olmalı! Gazeteport'un haberine göre, IJustMadeLove.com isimli Internet sitesi, harita üzerinde zum yaparak, Internet kullanıcılarının cinsel birlikteliklerini gösteriyor. Bu siteye göre kullanıcılar, kendileri hakkında bilgi vermek üzere onlar için site yöneticileri tarafından hazırlanan yerleri belirtebilecek ve diğer kullanıcılara 'özel hayatlarının' 'yatak' kısmı hakkında detay verecek. Örneğin İngiltere'nin başkenti Londra'nın güneyinde, Brixton'daki Hinton yolunda bir evde, birilerinin üstkatta seviştiğini öğrenmek mümkün. Google Earth'ün bir benzeri olan bu sistem sayesinde, İspanya üzerine tıklayıp Madrid şehrini seçip orada gösterilen sokaklardan birinin üzerine gelip seks yapıp yapmayanların işaretlerini görmek de. Site haritası sayesinde so an nerede sevişildiğini, üstelik ne şekilde sevişildiğini öğrenmek olası. Tabii öğrenmek isterseniz... Pozisyonları görmek de mümkün Kullanıcılar, kendileri hakkında bilgi verirken, seviştikleri mekanları da yine harita üzerinde belirleyebiliyor. Dışarıda / İçeride gibi seçenekler mevcut. Ayrıca durumu daha da abartan site yetkilileri, hangi pozisyonu yaptığınızı belirtebileceğiniz simgeleri de haritaya eklemeyi unutmamış. 11 bin insan seviştiğini göstermiş Şimdiye kadar tam 11 bin 094 insan, nerede seks yaptığını haritada işaretlemiş. Ancak Atlantik Okyanusu'nun tam ortasında bir yeri gösterenler bile var. (Epey gırgıra almışa benziyorlar.) Bu ilginç site, Google haritalarına yeni bir boyut kazandırırken 'Nerede, nasıl sevişmişler?' sorusunu merak edenlere hizmette sınır tanımıyor.

Mutlu musunuz bu haberi ve siteyi açtığınız için? Ben sizin halinize gülerek harbiden mutlu oluyorum.
Bol sütlü kahvem ve bacaklarım ile kollarımı birleştirmiş bir şekilde Teoman eşliğinde kafamı toparlayıp facebook adlı "paylaşım" sitesine göz atmaya karar vererek hayatımın en büyük hatasını yaptığımı farkına vardım bu yazıyı yazmaya baslamadan 2 saniye önce.
Kafamı rahatlatıp sıcağa kavuştum ilk başlarda. Daha sonra arkamı 2 dakika dönmemin ardından bilgisayara tekrar gömülmem ile sinirlerimin dozunun kahvemdeki süt ile aynı oranda olduğunu farrkettim. Bol bol, en bolundan. Neden mi?
En kısasından bir örnekle açıklasam? " Msne iLk çwrmdışı gRenLer xD". Bunu gören bi insanın kendinde olabilitesi kaçtır sizce. Kendinde midir yoksa kendindeymişcesine gülüp geçenlerden ama aslında kafasının bir tarafını işgal etmiş durumda kendi kendini yiyenlerden midir. Belkide bu kelimeleri kullananlardandır. Kim bilir bunu yapan hangi insandır.
Ben ikinci şıktaki bir insan modelindeyim. Her ne kadar inkar etsemde kafama böyle saçma seyleri takıyor stresimi kontrol altına alamıyorum. Ne var yani bunu açtın da ne oldu? Mutlu musun ey insan! Kendime gelmeliyim dedikten sonra silkeleniyorum bir kez daha.
Daha önce gençlik gündemine bomba bir haber oturmuştu ve hala işgal etmekte sohbet günlüklerini. Bir ip ucu vereyim: " Youtube ve blogspot'tan sonra facebook'ta kapatılacakmış!" Başta çok tepki göstermiştim. Messenger'ı zaten kullanmıyorum en son haberleri oradan alıyordum. Ama suanda farkına vardım ki bunu yapan insan kesinlikle benimle aynı piskolojiye sahipmiş. Paylaşım sitesidir anladıkta bu kadar da paylaşım yapmayın arkadaşım. Gereksiz şekilde gündemi işgal ediyosunuz. Gidin elinize gazete, edebiyat dergisi alın okuyun bilgilenin. Absürd işlerle uğraşmak bu kadar mı zevkli sizin için. Saçmasınız saçma!

Hastalık.

Son günlerde tek mutluluğum artık havaların soğuyacağı ve en sevdiğim uzun kollu kıyafetlerimi giyeceğimi hayal edebilmek olmuşken doğa bile buna karşı çıkıp inatla hava sıcaklığını yükseltmiş, hatta ne üdüğü belirsiz bir mikrop vücudumu ele geçirmiş beni hasta etmişken bile kendimi kontrol altına alabilme çabasında olmam benim bile gözlerimi yaşarttı.
Normalde olsa bu oldukça mutlu edebilirdi beni. Okula gitmeyip saatlerce televizyon karşısında çikolata ve kola eşliğinde monoton bir yaşama sürüklenmek hayatım boyunca en çok zevk aldığım iştir belkide. Ama bu sefer öyle olmadı. Sesimin volume'ünün sıfıra inmesine rağmen büyük bir istekle okula gitmek için fırladım yatağımdan. Üstümü hızlı bir şekilde giyinmeye çalıştım ama bocalayıp herşeyin birbirine girmesini sağladım. Yılmadım. Bu isteğimin amacını ben bile anlayamadım, anlayamıyorum. Okul servisine biner binmez yeni aldığım uykusuzumu heycanla okumaya basladım. Gözlerimi açmak eziyet gibi gelsede bir çırpıda ezberledim kelimesi kelimesine. Aynı zamanda moral bozukluğumun üstünü örtmesinden de pek memnundum bu karikatürlerin. Teoman yeterince yakıyordu sarkılarıyla canımı. Dengelemek benim sağlıklı düşüncelere yer vermemi sağlıyabiliyordu.
Tüm gün gereksizce kendimi enerjik biri gibi göstermeye çalıstım çevreme. Yüzüme yüzüme vuran klimaya bile gülüp geçiyordum sesimin kısılmasına en büyük katkıyı sağlamasına rağmen. Okul çıkışını bekledim dört gözle. Uykusuzuma kavuşacak en azından mutluluğuma birazcık katkı sağlayacaktım. 6 saat ingilizce ve 2 saat boş ders sonrasında beklediğim an geldi. Hızlı adımlarla gittim servise. Hiç konuşmadım çünkü sesimden gerçekten utanıyordum. Bu aralar kelimeleriyle kalbimde büyük bir yer açan şarkıyı açtım yerime oturur oturmaz. Uyumamak için kendimi zor tutsamda direndim ben yine.
Eve gelir gelmez kendimi bile kaybettiğim odama attım kendimi ve en sevdiğim kıyafetlerim, müzik çalarım ve defterimle başbaşa yatağıma uzandım. Daha mutlu olamayacağıma o andan itibaren emindim. Dedikodulardan arınmış bir şekilde monoton bir hayat. Belkide tam bana göre.
Sevgilerimle.

8 Eylül 2009 Salı

.

Bardaktan bosanırcasına yağan yağmurları özledim. Tek umudumla bekledim, belki onlar sevgimizi geri getirir diye.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Misssbon.

Dershane zamanlarında her ders 3 paket missbon alırdım. Cazibesine dayanamadığım tek varlıktı. Hatta derste hocalarla birlikte yerdik. Geçen gün dershanede sıra ve aynı zamanda okul arkadasım olan büşracığım ile bulustuk yine. Eski günleri hatırlayıp gülüyorduk ki aklını yerim unutmamıs gidip bana missbon almıs. Hiç bu kadar mutlu olmamıstım. En güzel hediyeydi benim için. Paylasmak istedim. Missbon(L)

.

Neden bir türlü geçmek bilmiyor saniyeler? Bana eziyet ederek eğlenmeye mi çalısıyorlar, yoksa daha çok üzülmem için mi çaba sarf ediyorlar? Beynimi kemiren binlerce kelime, daha çok göz yaşı ve kayboluş. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

5 Eylül 2009 Cumartesi

böyle duygu yüklü yazılara başlık bulmayı hiç becerememişimdir.

Hızla geçen enterasan ve acı veren bi zaman dilimi. Değişen onlarca hayat, insanlar. Bu yıl hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Evet. Olamadı. Belki de buna biz sebep olduk. İstemsizce değişti fikirlerimiz. Kayıp gitti ellerimizden mutluluklar. En çok can yakan yönüyse göz yumduk herşeye. Belkide sadece bu durumdan hoşnut olmayarakta olsa göz yuman bendim sadece. Gizli öznelerin altında yatan fikirlerle açığa çıkarmaya çalıştım herşeyi. Daha fazlasını yapamaya cesaret edemedim. Korktum. Sadece kaybetmekten korktum. Böyle düşündükçe daha çok hayal kırıklığına vardı olayların sonuçları. Kim bilebilirdi ki dostluk kavramından yoksun insanların çukurunda olduğumu. Ben farkında olmadıktan sonra da diğerlerinin bilmesi pek önemli olmazdı ayrıca. En yukardayken vazgeçtim herşeyden. Dibe inmeyi seçtim. Battıkça kayboldum kendimde. Ben beni tanıyamaz oldum. Değişen hayatıma dur bile diyemedim. Gücüm yoktu. Kendi üzerimde yetkilerimi bile kaybetmiştim. Yüzünü belki bir belki de iki kez gördüğüm insanlar karar veriyodu hayatımdaki düzene. Benim yaptığım -yapabildiğim- tek şey ise gülüp geçmekti. Ne yapabilirdim ki daha fazla? Elimden ne gelirdi karanlığım tam ortasında? Belki de böyle düşünerek hata yaptım. Kendim dışında herkesi düşünüp kendimi hiçe sayan hareketlerde bulundum. Gözümü açtığımda yanımda olan asıl kişileri farkedemedim bile. Beni kendime getirebilecek tek kişiden bile kurtulmaya çalıştım anlamsızca. Elini tutmayı, gözlerine bakmayı bile özlerken saçma sapan tavırlarda bulundum. Sadece onun için yaptım ve asla pişman olmıyıcam. Çünkü beni ne kadar sevdiğini biliyorum artık. Ve herseyden çok seviyorum. Ben kurtuldum. Acaba sıra kimde?

4 Eylül 2009 Cuma

.

Tüm malvarlığımı ortaya koyarım ki dünyadaki en güzel sarkı I will follow you into the dark'tır.

İnsaniyetsizlikle yanıp tutuşan bir grup arkadaşa sesleniyorum!

Nedir bu günümüz gençliğinin hali? Bana öyle geliyor ki eskilerin söylediği kadar acınacak hatta yolda görünce yüze tükürebilinecek hale geldi aramızdan bazıları. Bir zamanlar metal akımına kapılık giden gençleri kınarken, "bari metalci olun da böyle gezinmeyin" diyebilecek hale geldik şimdileri. Çok büyükmüş, görmüş-geçirmiş biri gibi konuşuyorum farkındayım. Ama farkındalığımı sadece bununla sürdürmüyor insanların değişimlerini gözlemleyerek yaşımdan olgun davranabildiğim kanaatine de varabiliyorum. Daha önümde uzun bir yol var. Yaşayacaklarım var. Ama irademi ortaya koyarak herseyin yeri ve zamanını kendimce ayarlayabiliyorum. Ben de hissettiklerini hissediyorum , hobilerini gerçekleştiriyorum, hatta mevzu bahis olan kişiyle aynı müzik tarzını -punk- yaşatıyorum. Giyim tarzımda kısmen ona uygun. Ama gidipte "ortamın içine girdim lan dur götümü kaldırayımda kendimi kanıtlıyayım" havalarında değilim. Ukalayım, havalıyım, laf sokarım hatta en yakın arkadaslarıma yaparım bunları. Diyorum ya en yakınlarıma dalga olsun diye. Ne lan bu dünkü bebe ona buna laf atıyo? Sanki Punk oldun diye bi tarafından asıyolar tavana zorla. Oranı buranı açıp mal mal kıyafetler giyip üstünede saçını boyatıp salakça tavırlar içerisine girmeden punk dinlenemiyo mu? kapasiteniz bu kadar mı sizin? Acıyorum sadece. Bakıp gülüyorum. Az kaldı. Çok az. Hepinizin bi tarafını sevicem müzik kapasitemle. Söz meclisten dışarı tabii sadece birkaç kişiyedir bu sözlerim. Diğer herkesi severim. Ve iyi günler dilerim.